***{MeKaN}***
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

***{MeKaN}***

wWw.mEkAnN.mUtLuFoRuM.OrG
 
AnasayfaSERKANGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Sevgiliye Randevu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SERKAN11
{***KRAL***}
{***KRAL***}
SERKAN11


Erkek Mesaj Sayısı : 1081
Yaş : 29
Nerden : KOCAELİ
İş/Hobiler : -MeKaNcI-
Lakap : aDS_Coo
(ENERJİ) :
Sevgiliye Randevu Left_bar_bleue49 / 10049 / 100Sevgiliye Randevu Right_bar_bleue

(REPP) :
Sevgiliye Randevu Left_bar_bleue21 / 10021 / 100Sevgiliye Randevu Right_bar_bleue

(PAYLAŞIM) :
Sevgiliye Randevu Left_bar_bleue45 / 10045 / 100Sevgiliye Randevu Right_bar_bleue

(TAKIMI) : Sevgiliye Randevu Fenerbahce
(ADIM) : !^^SeRkAn^^!
(S.ADIM) : boşver sALLa
(YAŞIM) : 13_14 gircem
(NERELİ) : ***TOkat***
(KANKA\'LIK) :
Sevgiliye Randevu Left_bar_bleue88 / 10088 / 100Sevgiliye Randevu Right_bar_bleue

(SİTE GÜCÜ) :
Sevgiliye Randevu Left_bar_bleue34 / 10034 / 100Sevgiliye Randevu Right_bar_bleue

(AVATAR) : Sevgiliye Randevu Bayrakqb6
Ruh Hali : Sevgiliye Randevu Cesaretli
Hayvanım : Sevgiliye Randevu Esek
(Seviye) : Sevgiliye Randevu Biere9
Rep Puanım : 4682590022212
Ödülü : Sevgiliye Randevu Araba
Kayıt tarihi : 08/09/08

mEkAnN
mEkAnN: -MeKaNcI-

Sevgiliye Randevu Empty
MesajKonu: Sevgiliye Randevu   Sevgiliye Randevu Icon_minitimeÇarş. Eyl. 10, 2008 5:40 pm

Büyük İstasyondaki danışma masasının
üzerinde asılı duran kocaman yuvarlak saat altıya altı vardı.
Demiryolunun olduğu taraftan henüz gelen uzun boylu genç teğmen güneş
yanığı yüzünü kaldırıp tam zamanı görmek için gözlerin kıstı. Kalbi o
kadar hızlı atıyordu ki onu şaşırtıyordu. Altı dakika sonra, son 13
aydır yaşamını dolduran, hiç görmediği, ama yazdıklarıyla onu hiç
yalnız bırakmamış ve düş kırıklığına uğratmamış olan kadını görecekti.

Danışma masasına yanaşabildiği kadar yanaştı. Masadaki görevlileri kuşatmış insan halkasının hemen yanındaydı..

Teğmen Blandford çarpışmanın en yoğun olduğu ve uçağın çok sayıda
düşman uçağı arasında sıkıştığı geceyi unutamıyordu. Düşman
uçaklarından birinin pilotunun sırıtışını bile görmüştü.

Mektuplarından birinde ona koktuğunu itiraf etmişti ve bu çarpışmadan
yalnızca bir iki gün önce de onun cevabı gelmişti: "Elbette korkarsın.
Bütün cesur insanlar korkar. Kral Davut korkmadı mı? 23. Mezmuru bunun
için yazmadı mı? Kendinden şüphe ettiğin bir sonraki sefer benim sesimi
duymanı istiyorum: Ölümün gölgesi düşmüş vadiden geçerken hiçbir
kötülükten korkmayacağım, çünkü sen benim yanımdasın." Teğmen onun
dediğini yaptı ve hayalinde onun sesini duydu; bu, gücünü ve yeteneğini
canlandırdı.

Şimdi onun gerçek sesini duyacaktı. Altıya dört var. Yüzü ciddileşti.

Büyük, yıldızlı tavanın altında insanlar gri bir ağın üzerine renk renk
iplikler dokur gibi hızla yürüyorlardı. Genç bir kız yanından geçti,
teğmen Blandford hareketlendi. Elbisenin yakasına kırmızı bir çiçek
takmıştı, ama bu, kızıl bir ıtırşahiydi, anlaştıkları gibi kırmızı bir
gül değildi. Üstelik bu kız çok gençti, 18’inde ya var ya yoktu, oysa
Hollis Meynel 30 yaşında olduğunu ona açık açık söylemişti. "Ne olmuş,
ben de 32 yaşındayım" demişti, aslında teğmen 29’undaydı.

Aklına o kitap geldi; Florida eğitim kampına gönderilen yüzlerce ordu
kütüphanesi kitabı arasında Tanrının ona vermiş olması gerektiğini
düşündüğü o kitap. İnsanın Esareti Üzerine adlı kitabın kenarına bir
kadının elyazısıyla notlar alınmıştı. Kitabın içine yazı yazma
alışkanlığından hep nefret etmişti, ama bu yorumlar çok farklıydı.
Eskiden olsa, bir kadının, bir erkeğin kalbinin içini bu kadar
sevgiyle, bu kadar anlayışla görebileceğine asla inanamazdı. Kitabın
kapağında kadının adı yazılıydı: Hollis Meynel. Bir New York telefon
rehberi bulup kadının adresini belirlemişti. Ona mektup yazmıştı ve
kadın da mektubunu yanıtlamıştı. Ertesi gün, gemiyle Florida’dan
ayrılmasına karşın, yazışmayı sürdürmüşlerdi.

13 ay boyunca Hollis Meynell onun mektuplarına cevap yazmış, hatta daha
fazlasını yapmıştı. Blandford’dan mektup gelmediği zaman da yazmayı
sürdürmüştü ve şimdi teğmen bu kadını sevdiğine, onun da kendisini
sevdiğine inanıyordu.

Ama Hollis, teğmenin tüm ısrarlarına karşın ona bir resmini
göndermemişti. Bu biraz kötüydü elbette. Fakat Hollis resmini neden
göndermek istemediğini açıklamıştı: "Bana karşı duyguların gerçekse ve
bu konuda dürüstsen, nasıl göründüğümün önemi yok. Güzel olduğumu
varsay. O zaman bu nedenle benimle ilgilendiğin duygusundan kurtulamam
ve bu tür bir sevgi midemi bulandırır. Farzet ki sıradan bir tipim
(kabul etmelisin ki bu daha güçlü bir olasılık). O zaman da yalnızca
yalnız olduğun ve başka kimsen olmadığı için benimle yazışmayı
sürdürdüğünden kaygı duyarım. Hayır, lütfen benden resmimi isteme. New
York’a geldiğin zaman beni görürsün ve kararını verirsin. Unutma ki her
ikimiz de birbirimizle kalmakla ya da başkalarını aramakta özgürlük;
seçimimizi yapacağız..."

Altıya bir var. Teğmen sigarasından derin bir nefes çekti.

Birden teğmen Blandfor’un uçağının motorundan bile daha hızlı atmaya başladı kalbi.

Genç bir kadın ona doğru geliyordu. Uzun boylu ve zayıftı; bukle bukle saçlarını, narin kulaklarının arkasına almıştı.

Gözleri menekşe mavisiydi ve dudakları ve çenesinde fazla sert olmayan
bir kararlılık vardı. Açık yeşil giysisi içinde baharı andırıyordu.

Teğmen ona doğru hareket etti, yakasında gül olmadığı aklına bile
gelmedi ve o, kadına yaklaşırken kadının yüzünde kışkırtıcı bir
gülümseme belirdi.

Kadın "Aynı yere mi gidiyoruz, asker?" diye mırıldandı.

Kendini tutamayıp kadına bir adım daha yaklaştı ve onun hemen arkasında Hollis Meynell’i gördü.

Hollis, genç kadının arkasında duruyordu, 40’ını geçmiş hafif ağarmış
saçlarını eski bir şapkanın altında toplamıştı. Balıketinden biraz daha
toplucaydı; alçak topuklu ayakkabılarından kalın ayak bilekleri
görünüyordu. Ama kahverengi kabanının yakasına kırmızı bir gül
iliştirmişti.

Yeşil elbiseli kız hızla uzaklaşıyordu.

Blandford iki parçaya bölündüğünü hisseti; kızı izlemek için büyük bir
arzuyla yanıyor, ama ruhu onunkine arkadaşlık etmiş ve onu hiç
bırakmamış kadına da derin bir özlem duyuyordu. Yakasında kırmızı gül
olan kadının tombul yüzü yumuşak ve aklı başında bir insan olduğunun
ipuçlarını veriyordu; sıcak ve nazik bakışlı gri gözlerinin yanında
kırışıklıklar vardı.

Teğmen Blandford duraksamadı. Parmakları, onu kadınla özdeşleştiren
İnsanın Esareti Üzerine kitabının küçük, eskimiş, mavi deri kopyasını
kavradı. Bu aşk olmazdı belki, ama çok değerli bir şey, aşktan da ender
bulunan, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da hep minnettar
kalacağı bir dostluk olurdu.

Geniş omuzlarını dikleştirdi, kadını selamladı ve ona kitabı gösterdi;
ama konuşurken bile uğradığı düş kırıklığının şaşkınlığı içindeydi.

"Ben teğmen John Blandford ve sizde bayan Meynell’siniz. Benimle
buluşmayı kabul ettiğiniz için çok mutluyum. Sizi... yemeğe götürmeme
izin verir misiniz?"

Kadının yüzünde hoş görülü bir gülücük belirdi. "Tüm bunlar ne anlama
geliyor biliyorum evladım" dedi. Temin "Yanından geçen yeşil elbiseli
hanım bu gülü yakama takmamı istedi. Bana bir gün seninle gelmemi
önerirsen, sana sokağın karşısındaki büyük restoranda seni beklediğimi
söylememi rica etti. Bu bir tür sınavmış. Benimde Sam Amca’nın yanında
iki oğlum var. Bu yüzden sana bir iyilik yapmak istedim."






















__________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://mekann.benimforum.org
 
Sevgiliye Randevu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sevgiliye Mektup
» Sevgiliye Son Mektup
» Eski Sevgiliye
» Sevgiliye Verilemeyecek Mektup -3

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
***{MeKaN}*** :: Aşk Doktoru :: Hayat Bilgisi-
Buraya geçin: