***{MeKaN}***
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

***{MeKaN}***

wWw.mEkAnN.mUtLuFoRuM.OrG
 
AnasayfaSERKANGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SERKAN11
{***KRAL***}
{***KRAL***}
SERKAN11


Erkek Mesaj Sayısı : 1081
Yaş : 30
Nerden : KOCAELİ
İş/Hobiler : -MeKaNcI-
Lakap : aDS_Coo
(ENERJİ) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue49 / 10049 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(REPP) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue21 / 10021 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(PAYLAŞIM) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue45 / 10045 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(TAKIMI) : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Fenerbahce
(ADIM) : !^^SeRkAn^^!
(S.ADIM) : boşver sALLa
(YAŞIM) : 13_14 gircem
(NERELİ) : ***TOkat***
(KANKA\'LIK) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue88 / 10088 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(SİTE GÜCÜ) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue34 / 10034 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(AVATAR) : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Bayrakqb6
Ruh Hali : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Cesaretli
Hayvanım : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Esek
(Seviye) : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Biere9
Rep Puanım : 4682590022212
Ödülü : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Araba
Kayıt tarihi : 08/09/08

mEkAnN
mEkAnN: -MeKaNcI-

13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Empty
MesajKonu: 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek   13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Icon_minitimeC.tesi Eyl. 27, 2008 3:10 pm

13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek, ama nedeni bilinmiyor!



Bilim insanları, bugüne kadar bilinen teorilere uymayan, çok sayıda
olay gözlemledi. Bu olaylar kabul edilen kurallara aykırı duruyor; ama
yanlışlıkları da ispat edilmiş değil. Bu nedenle önemli sorunlar
hanesinde, çözülmeyi bekleyen problemler olarak bir kenarda duruyorlar.
Bunlardan bir veya bir kaçının doğruluğunun kanıtlanması halinde, belki
de fizik yeniden yazılacak!


İşte açıklanamayan 13 önemli gözlem:

1) ETKİSİZ İLACIN (PLASEBO) ETKİSİ NEDİR?

2) BİG BANG RADYASYONU YAYILIMI UZAYDA NASIL EŞİT OLUYOR

3) EINSTEIN YANILIYOR MU?

4) HOMEOPATİK ERİYİKLER YOKSA GERÇEKTEN ETKİLİ Mİ?

5) KARA MADDE VAR DENİYOR, AMA NEDİR AÇIKLANAMIYOR!

6) MARS’TA METAN GAZININ KAYNAĞI NE?

7) ATOMUN YAPISINDA OLMAMASI GEREKEN BU PARÇACIKLAR DA NEREDEN ÇIKTI?

Cool PIONEER 10 VE 11’İ UZAY BOŞLUĞUNA ÇEKEN NE?

9) EVRENİN GENİŞLEME HIZINI ARTTIRAN GÜÇ, GİZİNİ KORUYOR

10) UZAYDAKİ KUIPER UÇURUMU NASIL AÇIKLANACAK?

11) 28 YILDIR AÇIKLANAMAYAN SİNYAL NEREDEN GELDİ?

12) ASLA DEĞİŞMEMESİ GEREKEN ALFA, YOKSA DEĞİŞTİ Mİ?

13) SOĞUK FÜZYON YOKSA GERÇEK Mİ?



1) ETKİSİZ İLACIN (PLASEBO) ETKİSİ NEDİR?

Etkisiz ilaç verilen hastaların, tıpkı normal ilaç almış gibi kendilerini iyi hissetmelerinin nedeni nedir, bilinmiyor.

Süphesiz duymuşsunuzdur, ilaç yerine verilen etkisiz ilaçların, tıpkı
ilaç almış gibi etki yaptığını.. Ama nasıl etkidiği ve nedeni
bilinmiyor.. Plasebo etkisinin gücünü siz de evde bir deneyle
görebilirsiniz, tabii bu deneyi üzerinde uygulayabileceğiniz birisini
bulabilirseniz! Günde birkaç kez, birkaç gün boyunca birinin canını
yakın. Deney’in son gününe kadar ağrıyı morfin ile kontrol altına alın.
Bu son gün morfin yerine tuzlu su kullanın. Sonuçta tuzlu suyun ağrıyı
azalttığını göreceksiniz.

İşte plasebo etkisi buna deniyor. Bu etki bazen çok güçlü olabiliyor.
Yukarıdaki deneyi ilk kez İtalya'da Torino Üniversitesi'nden Fabrizio
Benedetti yaptı.

Doktorlar plasebo etkisinin onlarca yıldır farkında.

Benedetti, ayrıca Parkinson hastalarında da plasebo etkisini araştırdı.
Tuzlu suyun plasebo etkisinin hastalarda titreme ve kas sertliğini
azalttığını gören (Nature Neuroscience, vol 7, p 587) Benedetti ve
ekibi, hastalara tuzlu su verirken beyinlerindeki nöronların
faaliyetlerini ölçtü. Deneyde "Alt-talamik çekirdek"teki nöronların,
tuzlu su verildikçe daha az tetiklendiği anlaşıldı. Bu şekilde
hastalığın semptomları düzelirken, nöron faaliyetleri de azalıyordu.

Benedetti bu deneyden elde edilen sonuçları şöyle değerlendiriyor:
"Burada neler olup bitiğini öğrenmek zorundayız. Ancak bir şey kesin:
Beklentiler ve terapötik sonuçlar arasındaki ilişki, beyin-beden
etkileşimini anlamak için mükemmel bir model oluşturuyor. Şimdi bilim
adamları plasebo etkisinin nerede ve ne zaman devreye girdiğini
anlamaya çalışıyor. Hastalıklar farklı da olsa altta yatan mekanizma
aynı olabilir".

2) BIG BANG RADYASYONU YAYILIMI UZAYDA NASIL EŞİT OLUYOR

‘Ufuk Problemi’ adı ile bilinen olgu, ‘büyük patlama’dan geride kalan
radyasyon yayılımının evrenin her yerinde nasıl eşit olarak
dağıldığıdır. Astrofizikçiler sorunu çözmek için göbek patlatıyor.

Evren anlaşılmaz bir şekilde tekdüzedir. Görülür evrenin bir ucundan
diğerine, uzayı bütünü olarak incelerseniz, kozmosu dolduran mikrodalga
geri plan radyasyonunun sıcaklığının her yerde aynı olduğunu
görürsünüz. Bu ilk bakışta şaşırtıcı gelmeyebilir; ancak bir uçtan
diğer uca mesafenin 28 milyar ışık yılı olduğu ve evrenin 14 milyar
yaşında olduğu düşünülürse, bu sonucun ne denli anormal olduğu ortaya
çıkar.

Hiçbir şey ışık hızından daha hızlı değildir. Dolayısıyla ısı
radyasyonunun, Big Bang sırasında ortaya çıkan soğuk ve sıcak noktalar
arasındaki farklılığı eşitlemek için iki ufuk arasında yol alması
mümkün görünmüyor. Bu "ufuk problemi" kozmologların başını ağrıtan en
önemli problemlerden biri. Ortaya atılan ve herkes tarafından kabul
edilmeyen görüşler var.

3) EINSTEIN YANILIYOR MU?

10 yıldan daha uzun bir zamandır Japonya'daki fizikçiler varolması
mümkün olmayan kozmik ışınları gözlüyorlar. Kozmik ışınlar, evrende
ışık hızına yakın bir hızda yol alan parçacıklardır Dünya'da tespit
edilen bazı kozmik ışınlar, süpernova gibi şiddetli olaylar sırasında
üretilir ve bunlar doğada görülen en enerjik parçacıklar.

Kozmik ışın parçacıkları uzayda yol alırken, evreni dolduran düşük
enerjili fotonlarla çarpışarak enerjilerini yitirirler. Einstein'ın
özel görelilik kur****** göre bizim galaksimizin dışındaki bir
kaynaktan çıkıp Dünya'ya gelen kozmik ışınlar, o kadar fazla sayıda
enerji azaltıcı çarpışmaya maruz kalır ki, bunların maksimum olası
enerjisi 5 x 10 19 elektronvolta çıkar. Buna Greisen-Zatsepin-Kuzmin
sınırı adı verilir.

Ne var ki son 10 yılda, Tokyo Üniversitesi'nden Akeno Giant Air Shower
Array adı verilen 111 parçacık dedektörü, GZK sınırının üzerinde birkaç
kozmik ışın tespit etti. Kuramsal olarak bunların, enerji yitirmemiş
olmaları için, bizim galaksimizin içinden gelmesi gerekir. Ancak
astronomlar galaksimizin içinde bu kozmik ışınların gelmiş olabileceği
bir kaynak bulamadılar. Peki bunlar nereden geliyordu?

Bir olasılığa göre Akeno sonuçları yanlış olabilir. Bir diğer olasılık
ise Einstein'in yanılıyor olmasıdır. Einstein'ın özel görelilik
kur****** göre uzayın her yönde aynı olması gerekir. Ancak
parçacıkların bazı yönlere doğru daha kolay yol alması durumunda ne
olacak? O zaman kozmik ışınlar enerjilerinin daha fazlasını koruyabilir
ve GZK limitlerinin dışına çıkabilir.

Arjantin, Mendoza'daki Pierre Auger deneyindeki fizikçiler de bu sorun
üzerinde çalışıyor. 3000 kilometre kare üzerine yayılan 1600
dedektörden yararlanan bilim adamları, gelmekte olan kozmik ışınların
enerjilerini tespit ederek Akeno sonuçlarının daha iyi anlaşılmasını
sağlayabilecekler.

4) HOMEOPATİK ERİYİKLER ETKİLİ Mİ?

Homeopatik yöntem, kimyasal ilaçların sulandırılması esasına dayanır;
tek bir ilaç molekülü içermeyecek noktaya gelinceye kadar sulandırılma
devam etse dahi, suyun iyileştirme özelliğini koruduğu iddia edilir. Bu
nasıl oluyor?

Belfast'taki Queen's University'den farmakolog Madeleine Ennis ise
homeopatiyi şiddetle eleştirenler arasında. Homeopatinin hiçbir işe
yaramadığını düşüncesinde.

Ennis, son makalesinde, iltihabi yangı durumunda ortaya çıkan insan
akyuvarları üzerinde aşırı sulandırılmış histaminin etkilerini
araştırdı. Bu bozofiller, hücre saldırı altındayken histamin adı
verilen maddeyi salgılar. Bunlar bir kez salgılandığı zaman, histamin
bozofillerin daha fazla salgılamasını engeller. Farklı laboratuvarlarda
tekrarlanan bu çalışma homeopatik eriyiklerin histamin gibi etki
yarattığını ortaya çıkartmış. Bu sonucun üzerine Ennis bu etkinin yok
sayılamayacak kadar gerçek olduğunu kabul etmek zorunda kalmış.

Bu nasıl oluyor? Homeopatlar kömür, örümcek zehiri gibi maddeleri
etanol içinde eriterek, bu "ana eriyik"i su ile tekrar tekrar
sulandırır. Sulandırma düzeyinden bağımsız olarak homeopatlar, orijinal
ilacın su molekülleri üzerinde iz bıraktığını iddia eder.

Ennis'in niçin konuya kuşkuyla yaklaştığını anlayabiliyoruz. Kaldı ki
homeopatik tedavinin, geniş kapsamlı, plasebo-kontrollü klinik bir
deneyde bugüne dek yararlı olduğu kanıtlanmadı. Ancak Belfast çalışması
(Inflammation Research, vol 53, p 181) bazı şeylerin "etkin olduğunu"
gösteriyor. Enis diyor ki: "Bulgularımızı açıklamakta zorlanıyoruz.
Dolayısıyla başkalarını ileri deneyler yapması için teşvik ediyoruz.
Eğer bu ileri deneylerde sonuçlar olumlu çıkarsa kimya ve fiziği
yeniden yazmamız gerekebilir."

5) KARA MADDE VAR DENİYOR, AMA NEDİR AÇIKLANAMIYOR!

Fizikçiler, evrende bazı olayları açıklayabilmek için kara maddenin varolduğunu söylüyor.

Yerçekimi konusundaki bilgilerimizi galaksilerin nasıl döndüğü konusuna
uyarladığınız zaman, ortaya yeni bir problem çıkar, çünkü galaksilerin
hızla birbirlerinden ayrılması gerekir. Galaktik madde merkezi bir
nokta etrafında yörüngeye oturur, çünkü bunların karşılıklı
kütleçekimsel cazibesi, merkezcil kuvvetler yaratır. Ancak
galaksilerde, gözlenen dönmeyi yaratacak miktarda kütle yoktur.

Amerikalı astronom Vera Rubin, 1970'li yılların sonlarına doğru bu
anormalliği tespit etti. Fizikçilerden gelebilecek en anlamlı tepki,
görebildiğimizden daha fazla kütlenin varolabileceği doğrultusundaki
önermeydi. Burada sorun bu "kara madde"nin ne olabileceği konusunda
kimsenin bir fikri olmamasıydı.

Şu anda hálá bu soruya kimse yanıt veremiyor. Öneri bol ama bu konuda
bir ortak bir görüş yok. Bu da bilim adına utanılacak bir konu.
Astronomik gözlemlere göre kara madde evrendeki kütlenin yüzde 90'ını
oluşturmakla birlikte, insanoğlu bu yüzde 90'ın ne olduğunu bilmemekte.


Büyük bir olasılıkla en önemli neden belki de böyle bir şeyin
varolmamasıdır. Rubin de gerçeğin bu olduğuna inanıyor: "Eğer seçme
şansım olsaydı, geniş mesafelerdeki kütleçekimsel etkileşiminin doğru
olarak tanımlanması için Newton'ın yasalarının değiştirilmesini talep
ederdim."

6) MARS’TA METAN GAZININ KAYNAĞI NE?

Viking uzay araçlarından biri Mars’ta metan gazı var, diğeri yok diye rapor etti? Var mı yok mu?

1976 yılında Gilbert Levin gört gözle uzay aracı Viking’den gelecek
verileri bekliyordu. Mars'tan milyonlarca kilometre uzakta, Viking uzay
araçları Lander, yerden aldıkları toprak örneğini karbon-14 etiketli
madde ile karıştırdı. Lander'ın üzerindeki enstrümanlar, topraktan
yayılan emisyonun içinde metan gazı olduğunu saptarsa, Mars'ta yaşam
olduğu anlaşılacaktı.

Viking sonucun pozitif olduğunu belirtti. Demek ki bazı organizmalar karbon-14'ü sindirip yaktığı için metan gazı çıkıyordu.

Ancak bu sonuçlar beklenilen etkiyi yaratmadı. Çünkü, organik
molekülleri bulmak için tasarlanan başka bir enstrüman hiçbir şey
bulamamıştı. Bilim adamları da Viking'in yanlış veri gönderdiği
konusunda görüş birliğine vardı. Peki Viking niçin pozitif sonuç
göndermiş olabilirdi?

Tartışmalar şiddetlendi. Bu arada NASA'nın Mars'a son gönderdiği
Rover'ların yolladığı bilgilere göre Mars geçmişinde sulak bir
gezegendi ve bu nedenle yaşam olasılığı vardı. Levin, Mars'tan gelen
tüm verilerin yaşam olduğuna ilişkin görüşünü desteklediğini ileri
sürüyordu.

Ve Levin bu iddiasından hiçbir zaman vazgeçmedi ve bu konuda da yalnız
değil. Los Angeles'teki Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden hücre
biyoloğu Joe Miller, verileri yeniden gözden geçirerek, emisyonun 24
saatlik biyolojik döngüsüne ilişkin kanıtlar içerdiğini ileri sürdü. Bu
da, yaşamın olduğuna ilişkin çok önemli bir kanıttı.

Acaba öyle mi? Mars'a gönderilecek araçların, Mars'ta yaşam olup olmadığını bazı moleküllerin şekline bakıp karar verecek.

7) HESAPTA OLMAYAN BU PARÇACIKLAR DA NE?

Atomun yapısı modelinde asla yer almayacak bazı parçacıklar gözlendi.
Eğer bu doğruysa, evrenin genişlemeyi bir kenara bırakın, kendi üzerine
çökmesi gerekirdi!.. Ama bu parçacıkların varlığına inananlar da var.
Bu nasıl oluyor?

Bundan 4 yıl önce Fransa'da bir parçacık hızlandırıcısı varolmaması
gereken 6 parçacık tespit etti. Bunlara tetra-nötron adı verildi. Dört
nötronun birbirine bağlanmasıyla oluşan bu yapılar fizik yasalarına
meydan okuyordu.

Caen'deki Ganil hızlandırıcısında çalışan Francisco Miguel Marques ve
arkadaşları bu yapıları yeniden ele geçirmenin yollarını arıyor. Eğer
başarılı olurlarsa bu kümeler, atomik çekirdekleri bir arada tutan
kuvvetleri yeniden gözden geçirmemize neden olacak.

Ekip, berilyum çekirdeğini küçük bir karbon hedefe ateşleyerek,
çevresindeki dedektörde biriken parçacıkları inceledi. Dedektörlere
çarpan 4 ayrı nötronun izini göreceklerini umut ediyorlardı. Oysa Ganil
ekibi yalnızca tek bir dedektörün üzerinde tek bir ışık çakması tespit
etti. Bu ışık çakmasının enerjisi, dedektöre 4 nötronun aynı anda
çarpmış olabileceğini gösteriyordu. Kuşkusuz, bu rastlantısal bir keşif
olabilirdi. 4 nötron aynı yere aynı anda rastlantısal olarak varmış
olabilirdi. Ne var ki bunun bir rastlantı olma olasılığı çok düşüktü.

Ancak tetranötronların varolma olasılığı da bu rastlantı kadar düşüktü.
Çünkü parçacık fiziğinin standart modelinde tetranötronlar yer almaz.
Pauli ilkesine göre aynı sistem içindeki iki proton veya nötronun bile
kuantum özellikleri aynı değildir. Aslında bunları bir arada tutan
şiddetli nükleer kuvvet o şekilde ayarlanmıştır ki, bırakın 4 nötronu
bir arada tutmayı, iki yalnız nötronu bile birlikte tutamaz. Marques ve
ekibi bu keşif karşısında o kadar büyük bir şaşkınlığa uğramış ki,
bulguların yanlış olduğunu düşünüp bir kenara atmışlar.

Bu arada tetranötronların varlıklarına ilişkin başka kuşkular daha söz
konusu. Fizik yasalarını bir kenara itip 4 nötronun birbirine
bağlanmasına izin verdiğiniz takdirde kaos meydana gelebilir (Journal
of Physics G, vol 29, L9) Bu şu anlama geliyor: Evren genişlemeye
fırsat bulamadan çökerdi!..

Bu mantık silsilesinin içinde yine de bazı boşluklar var. Hálihazırda
geçerli olan kuramlar tetranötronların varolabileceğini kabul ediyor,
ancak çok kısa ömürlü bir parçacık olarak. Maddenin çoklu nötronlardan
oluşabileceği fikrini destekleyen bir başka kanıt da nötron yıldızları.
Çok fazla miktarda yapışık nötron içeren bu unsurlar, nötronların
kümeleşmeleri durumunda açıklanamayan bazı kuvvetlerin ortaya
çıkabileceği olasılığını gündeme getiriyor.
Cool PIONEER 10 VE 11’İ UZAY BOŞLUĞUNA ÇEKEN NE?

Şimdi güneş sisteminin dışına çıkarak yıldızlararası boşlukta yol alan
Pioneer 10 ve 11 uydularını uzay derinliklerine çeken veya iten bir
enerji var, bu nedir?

Bu iki uzay aracı ile ilgili bir öykü. Pioneer-10 1972 yılında
fırlatıldı, Pioneer 11 bir yıl sonra yola çıktı. Şu günlerde iki uzay
aracı, uzayın derinliklerinde sürükleniyor. Ancak bunların yörüngesi
göz ardı edilemeyecek kadar önemli.

Çünkü bunları bir şey itiyor veya çekiyor olabilir. Bu şey uzay
araçlarının hızlanmasına yol açıyor. Gerçi sonuçta ortaya çıkan
hızlanma saniyede bir nanometreden küçük! Bu da Dünya'nın yüzeyindeki
yerçekiminin on milyarda birine eşit. Ancak yine de Pioneer 10'u
400.000 kilometre öteye sürükleyecek kadar güçlü. NASA'nın, Pioneer 11
ile bağlantısı 1975 yılında kesildi. Ancak o noktaya kadar Pioneer 10
ile benzer bir sapmaya maruz kalmıştı. Bu sapmanın nedeni ne olabilir?

Bunun kimse bilmiyor. Yazılım hataları, güneş rüzgárları veya yakıt
sızıntısı gibi bazı olası açıklamaların yanlışlığı şu ana kadar
kanıtlandı. Eğer bunun nedeni kütleçekimsel bir etkiyse, bu bizim
bildiğimiz kütleçekimi olamaz. Aslında, bazı fizikçiler bu konuda o
kadar çaresizler ki, bu gizemi açıklamak için açıklaması olmayan başka
fenomenlere başvurmaktan çekinmiyorlar.

İngiltere'deki Portsmouth Üniversitesi'nden Bruce Bassett, Pioneer
bilmecesinin, hassas yapı sabiti olan alfa'daki değişikliklerden
kaynaklanmış olabileceğini ileri sürüyor. Diğerleri nedenin kara
delikle ilgili olabileceğini düşünüyor.

Bazıları da uzay aracından gelen erken yörünge bilgilerinin yeniden
incelenmesi gerektiğine inanıyor. Bu veriler, yeni bilgilerin ışığı
altında incelendiğinde taze fikirlere zemin hazırlayabilir. Ancak
sorunun temeline inebilmek için güneş sisteminin derinliklerindeki
yerçekimsel etkiyi test edecek yeni uzay araçlarına ihtiyaç var. Böyle
bir aracın 300 ile 500 milyon dolara mal olacak olması NASA'yı
düşündürüyor. Yine de Pioneer anomalisinin fark edilemeyen bir ısı
kaynağı gibi çok basit bir nedene bağlı olabileceği olasılığı da var.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://mekann.benimforum.org
SERKAN11
{***KRAL***}
{***KRAL***}
SERKAN11


Erkek Mesaj Sayısı : 1081
Yaş : 30
Nerden : KOCAELİ
İş/Hobiler : -MeKaNcI-
Lakap : aDS_Coo
(ENERJİ) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue49 / 10049 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(REPP) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue21 / 10021 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(PAYLAŞIM) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue45 / 10045 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(TAKIMI) : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Fenerbahce
(ADIM) : !^^SeRkAn^^!
(S.ADIM) : boşver sALLa
(YAŞIM) : 13_14 gircem
(NERELİ) : ***TOkat***
(KANKA\'LIK) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue88 / 10088 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(SİTE GÜCÜ) :
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Left_bar_bleue34 / 10034 / 10013 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Right_bar_bleue

(AVATAR) : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Bayrakqb6
Ruh Hali : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Cesaretli
Hayvanım : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Esek
(Seviye) : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Biere9
Rep Puanım : 4682590022212
Ödülü : 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Araba
Kayıt tarihi : 08/09/08

mEkAnN
mEkAnN: -MeKaNcI-

13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Empty
MesajKonu: Geri: 13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek   13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek Icon_minitimeC.tesi Eyl. 27, 2008 3:11 pm

9) EVRENİN GENİŞLEME HIZINI ARTIRAN NE?

Keşif doğru, genişleme artan hızla sürüyor, fakat bu hızı artıran kuvvetin ne olduğu bir sır.

Bu, fiziğin en utanç verici, en ünlü problemlerinden biridir. 1998
yılında astronomlar evrenin giderek artan bir hızda genişlediğini
keşfettiler. Ancak bu sonuç hálá nedenini arıyor. O zamana kadar
evrenin genişlemesinin Big Bang'den sonra yavaşladığı düşünülüyordu..
Ann Arbor'daki Michigan Üniversitesi'nden kozmolog Katherine Freese,
"Süpernova, galaksi kümeleri gibi gözlemlerimizden elde ettiğimiz
bilgilerin bizlere uzayın genişlemesi ile ilgili bilgi vereceğini
umuyoruz" diyor.

Bir öneriye göre boş uzayın bazı özellikleri bu konuyla ilgili.
Kozmologlar buna kara enerji diyor. Ancak bu da her şeyi açıklamakta
yetersiz. Ayrıca evren geniş anlamda ele alındığı zaman Einstein'ın
genel görelilik kuramının biraz manipüle edilmesi gerekiyor.

10) UZAYDAKİ KUIPER UÇURUMU NASIL AÇIKLANACAK?

Plüto gezegeninin ötesinde buz tutmuş kayaların olduğu bir kuşak
vardır. Bu Kuiper kuşağını geçtikten hemen sonra, birden hiçbir şeyin
olmadığı boşluk başlıyor. Bu nasıl oluyor?

Güneş sisteminin iyice uç noktalarına doğru yol alır ve Pluto'nun
ötesine geçerseniz çok tuhaf bir şeyle karşılaşırsınız. Birden, buz
tutmuş kayalarla kaplı uzay bölgesi olan Kuiper kuşağını geçtikten
hemen sonra artık hiçbir şey yoktur.

Astronomlar bu bölgeye Kuiper uçurumu adını veriyor, çünkü kaya
yoğunluğu birden bire bu bölgede azalıyor. Bu nasıl oluyor? Bunun tek
yanıtı 10. gezegen olabilir. Bu arada Quaoar veya Sedna'dan
bahsetmiyoruz. Dünya veya Mars kadar büyük olabilen bu masif nesne,
bölgeyi çer-çöpten temizliyor olabilir.

Colorado, Boulder'deki Southwest Araştırma Enstitüsü'nden Alan Stern,
"GezegenX"in varlığı ile ilgili kanıtların giderek inandırıcı bir
boyuta ulaştığını belirtiyor. Hesaplamalar böyle bir gezegenin, Kuiper
uçurumunun varolma nedeni olabileceğini düşünse de, kimse bu gizemli
10.gezegeni görmüş değil.

Ancak bunu da açıklayabiliriz. Kuiper kuşağı Dünya'dan çok uzak olduğu
için işe yarar bir görüntü almak zordur. Bölge hakkında bir şey
söylemeden önce oraya gidip bu kuşağa bir göz atmak gerekir. Ancak bu
da bir on yıldan önce olmaz. NASA'nın Kuiper kuşağı ve Pluto'ya doğru
yol alacak olan New Horizon uzay aracı, 2006 yılının ocak ayında
fırlatılacak. 2015 yılından önce Pluto'ya ulaşamayacak olan uzay aracı,
ancak o zaman bu bilinmeyen bölgeyle ilgili bilgi gönderebilecek. Bu
arada Kuiper uçurumunun ne olduğunu öğrenmek isteyenlerin yapacağı tek
şey, uzayı izlemek.

11) 28 YILDIR AÇIKLANAMAYAN SİNYAL NEREDEN GELDİ?

1977 tarihinde Ohio State University'den astronom Jerry Ehman, "Big
Ear" adı verilen radyo teleskobunun kaydettiği sinyali görünce
şaşkınlıktan küçük dilini yutuyordu. Uzaydan alınan bu sinyal 37 saniye
sürdü. Aradan 28 yıl geçti ama kimse bu sinyali neyin gönderdiğini
çözemedi.

Yay (Sagittarius) takımyıldızı yönünden gelen radyasyon pulsu, 1420
****hertz radyo frekansı aralığı içindeydi. Bu frekans, uluslararası
antlaşmalar gereğince yayın yapılması yasaklanan bir radyo frekansı
içinde yer alıyor. Gezegenlerden gelen termal emisyonlar gibi doğal
kaynaklı radyasyonlar, genellikle daha geniş frekansları kapsar. Peki
bu sinyali ne göndermiş olabilir?

Bu yöndeki en yakın yıldız 220 ışık yılı uzaktadır. Eğer sinyal buradan
gelmiş olsaydı, çok daha güçlü bir astronomik olay meydana gelmiş
olurdu -veya çok gelişmiş bir verici kullanan uzaydaki ileri bir
uygarlıktan geliyor da olabilir.

Bu tarihten sonra gökyüzünün o dilimi yüzlerce kez tarandı. Ve bir kez
daha o sinyale rastlanmadı. Ancak Big Ear teleskobunun, herhangi bir
zamanda, gökyüzünün milyonda birini taradığını düşünürsek, aynı dilim
içinde yayın yapan uzaylı bir vericinin yeniden tespit edilmesinin de
çok zor olduğu anlaşılır.

Başkaları bunun çok basit ve sıradan bir açıklaması olduğunu düşünüyor.
SETİ projesinde görev alan bilim adamlarından Dan Wertheimer, bu
sinyalin kirliliğin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Başka bir deyişle
bu, Dünya'daki bir vericiden kaynaklanan radyo frekansı enterferansı
(parazit) olabilir. Wertheimer, "Buna benzer pek çok sinyale
rastlıyoruz. Bu tür sinyallerin genellikle interferans olduğunu
anlıyoruz" diyor.

12) ASLA DEĞİŞMEMESİ GEREKEN ALFA YOKSA DEĞİŞTİ Mİ?

Alfa sabiti, değişmiş olabilir mi? Eğer öyleyse bu fiziğe ihanet
anl****** gelir. Alfa, ışığın maddeyle nasıl etkileşim içine girdiğini
belirleyen çok önemli bir sabittir ve değişmemesi gerekir.

1997 yılında, Sydney'deki New South Üniversitesi'nden astronom John
Webb uzaktaki bir kuasardan Dünya'ya gelen bir ışığı analiz etti.
Kuasarlar, çok uzakta olup kuvvetli radyo dalgaları gönderen
gökcisimleridir. 12 milyar yıllık yolculuğu sırasında bu ışık, demir,
nikel ve krom gibi metal bulutları arasından geçmiş olmalıydı. Ve bilim
adamları bu atomların, kuasar ışığın fotonlarının bir kısmını emdiğini
keşfetti.

Eğer bu gözlemler doğruysa, alfa adı verilen hassas yapı sabitinin,
ışık, bulutlar arasından geçerken farklı değerlere sahip olduğu
varsayımı ortaya çıkar.

Ancak bu fiziğe ihanet anl****** gelir. Alfa, ışığın maddeyle nasıl
etkileşim içine girdiğini belirleyen çok önemli bir sabittir.
Dolayısıyla değişmemesi gerekir. Bunun değeri, elektronun yüküne,
ışığın hızı ve Planck'ın sabitine bağlıdır. Bunlardan biri değişmiş
olabilir mi?

Fizikçilerin hiçbiri bu ölçümlerin doğruluğuna güvenmek istemedi. Webb
ve ekibi sonuçlarında bir yanlışlık olup olmadığını inceliyor. Ancak şu
ana kadar bir hataya rastlamadılar.

Webb'in bulguları alfa ile ilgili bilgilerimize meydan okuyan tek
fenomen değil. Bugün Gabon, Oklo'da bulunan ve 2 milyar yıl önce aktif
olan, bilinen tek doğal nükleer reaktör, ışığın madde ile etkileşimi
ile ilgili bir şeyin değiştiğini gösteriyor. Los Alamos National
Laboratory'den Steve Lamoreaux ve ekibi, Oklo'nun başlangıcından bu
yana alfanın yüzde 4'ten fazla azaldığını ileri sürüyor.

Ancak Paris'teki Institute of Astrophysics'ten astronom Patrick
Petitjean , Şili'deki Very Large Teleskope (VLT) tarafından saptanan
kuasar ışığı analiz edince, alfanın değiştiğine ilişkin herhangi bir
bilgiye ulaşmadıklarını bildirdi. Bu arada VLT'ın ölçümlerini inceleyen
Webb, Paris ekibinin daha gelişmiş bir analize ihtiyaçları olduğu
sonucuna vardı. Bu ölçümler üzerinde çalışan Webb ve ekibi bu yılın
sonlarına doğru anomaliyi çözdüklerini açıklayabilir.

13) SOĞUK FÜZYON YOKSA GERÇEK Mİ?

Oda sıcaklığında çok kolay yoldan bedava enerji elde edildiğinde, bütün
ülkelerin enerji sorunu çözülecektir. 16 yıl önce böyle bir deney
gerçekleştirilmiş ve dünya ayağa kalkmıştı. Ancak, bu deney bir daha
tekrarlanmamıştı. Şimdi bu düşünce yeniden canlandı!

16 yıldan sonra soğuk füzyon yeniden gündemde. Aslında, soğuk füzyon
hiçbir zaman gündemden düşmemişti. ABD Deniz kuvvetleri
laboratuvarlarında, nükleer reaksiyonların, oda sıcaklığında,
tükettiğinden fazla enerji üretip üretmeyeceği konusunda 200'den fazla
deney yürütüldü. Böyle bir sonuç, sadece yıldızların içinde oluşur..

Eğer bu, yani kontrollü soğuk füzyon yeryüzünde gerçekleşirse, enerji
sorunumuz biter. Amerikan Enerji Bakanlığı yeni soğuk füzyon
deneylerine yeniden açık çek verdi..

Enerji Bakanlığı'nın 15 yıl önce yayımlanan ilk raporu, Utah
Üniversitesi'nden Martin Fleischmann ve Stanley Pons 'un orijinal soğuk
füzyon sonuçlarının yenilenmesinin mümkün olmadığını açıklıyordu.

Soğuk füzyonun temel iddiası şuydu: Paladyum elektrotları ağır suya
batırıldığı zaman ortaya çok büyük miktarda enerji çıkacaktı. Sonuçta
bir enerji patlaması yaşanacaktı. Burada sorun füzyonun oda
sıcaklığında gerçekleşmemesiydi.

George Washington Üniversitesi'nden mühendis David Nagel'e göre bu
sorun değil. Süper iletkenlerin açıklanmasının 40 yılda açıklandığına
dikkat çeken Nagel, soğuk füzyonu bu aşamada reddetmenin yanlışlığına
değiniyor. Yani hala umut var!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://mekann.benimforum.org
 
13 gözlem, hepsi önemli ve gerçek
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
***{MeKaN}*** :: Gündem :: Bilimsel ve Teknolojik Haberler-
Buraya geçin: