_sagopa_ *(YENİ-ÜYEMİZ)*
Mesaj Sayısı : 91 Yaş : 32 (ENERJİ) : (REPP) : (PAYLAŞIM) : (TAKIMI) : (ADIM) : Ad (S.ADIM) : soyat (YAŞIM) : düzgün yas (NERELİ) : _*istanbul*_ (KANKA\'LIK) : (SİTE GÜCÜ) : (AVATAR) : Ruh Hali : Hayvanım : Rep Puanım : 100 Ödülü : Kayıt tarihi : 09/09/08
mEkAnN mEkAnN: mekann_19866
| Konu: Recep Oğlan Küçükken Salı Eyl. 16, 2008 5:16 pm | |
| Üçüde aynı mahallede dünyaya geldi...ilk önce Bülo sonra Reco ve en son Abdo...Bilenler bilir,onlar doğduklarında herkes gibi "masum" birer bebekdi...Ağladılar,gülücük saçtılar,mama yediler,emeklediler ve yürüdüler...Bir süre sonra ise,bugün bile her saniye süren, "beyin yıkama" işlemi onlarada uygulandı...Ve değişim başladı...Reco daha iki yaşında iken "fırça" gibi bıyıkları belirmeye başladı...kıyamet alameti sandılar..sonradan haklı çıkacaklardı...Bülo en büyükleri ve dolayısıyla "abi" leri idi...Abdo ' nun pek sesi çıkmazdı.Reco ve Bülo onu nereye sürükler ve ne yapmasını isterse onu kesinlikle yapardı...yıllar yılları kovaladı ve yaşları farklı olduğu halde, aynı anda ilkokula başladılar..kayıt sonrasında okul numaraları belli oldu ve çok ilginçdir; lise ve üniversitede de aynı numaralar ile okul hayatlarını sürdürdüler...Bülo 367...Reco 47...Abdo 864..numaralarını alıp ilkokula başladılar...okumayı her üçüde "geç" sökebildi.çünkü öğretmenlerinin tüm ısrarlarına rağmen A,B,C... yerine elif,be,...demekde ısrar ettiler...sonunda baktılar "aptal" durumuna düşecekler hemencecik okumayı yazmayı söktüler (bu kurulu düzene "ilk karşı çıkışları" idi... ve başarısızlıkla sonuçlandı...) yaz tatilinde yine bir tarikata ait kuran kursuna devam ettiler...Kursa ilk önceleri istemeyerek gittiler, ama kursu veren "sürekli ağlayan ve Jazz dinlemeyi seven adam" onları çok etkiledi..adam her lafından sonra salya sümük ağladığı halde neden "GÜLEN" dediklerini sonra çok iyi anlayacaklardı...hepimiz gibi..."sürekli ağlayan ve Jazz dinlemeyi seven adam" onlardaki cevheri keşfetmişti ve ince ince işlemeye başlamıştı.üçüde çok küçük oldukları için bazı şeyleri pek anlamamışlarıdı.Ama büyüdüklerinde çok çok iyi anlaycaklardı...mesela ,"GÜLEN" adamın evine her gittiklerinde hep kırmızı telefon çalar ve "türkçe" değilde neden "İngilizce" konuştuğu gibi.evin içi hep çok kalabalık olurdu..ve "GÜLEN" adam telefonda hep aynı şeyleri söylerdi...genelde az konuşur ama çok dinlerdi... "okey-yes sir-okey-yes sir"....ikinci sınıfa başladıklarında okulun her yerinde resimleri olan "sarışın mavi gözlü" ve o güzel gülümsemesi ile her gördüklerinde içlerini ısıtan adamın ATATÜRK olduğunu öğrendiler...neler neler yapmıştı o büyük insan..daha ilk anlardan itibaren üçüde onu çok sevdi...evlerine gittiklerinde sevinçle anne ve babalarına ATATÜRK ile ilgili öğrendikleri yeni şeyleri anlatmak için can attılar ama nedense hep soğuk ve umursamaz bir tavır ile karşılaştılar.Okulda öğretmenlerinin anlattıkları ile anne babalarının onlara anlattıkları arasında dağlar kadar fark vardı ve anne babalarının anlattıklarına göre "sarışın mavi gözlü" o güzel adam çok kötü biri idi..üçüde garip bir ikilemde kaldılar ama en sonunda onları büyüten ve yetiştiren AİLE lerinin dedikleri doğru olmalı idi..bundan sonra ki hayatlarında o yönde ilerliyecekleridi .. üçüde birbirine ASLA söylemeyedi ama onlar hala o sarışın mavi gözlü adama hayranlar ve minnettarlar...23 nisan çocuk bayramı gelmişti... gelenek üzerine çocuklar bir süreliğine il ve ilçelerdeki "makamlara" geçici bir süre vekalet ederdi...Abdo içlerinde en sakin ve efendi! olduğu için öğretmenleri 23 nisan sabahı valinin "makamına" oturması için onu görevlendirdi..."makam" kelimesini duyan Reco nun aklı başından gitti...Akşam Abdo yarın için hazırlık yapıyor ve ayakkabılarını boyuyordu..kapı çaldı...gelen Reco idi...oğlum yarın o "makama" ben geçicem tamam mı? hayır dedi Abdo,korkarak...Reco nun tüm ısrarlarına rağmen Abdo ikna olmadı..Reco dedi ki; bari yarın "bir tur" bindiriver...bakarız dedi Abdo...sabah tören yapıldı,şiirler okundu...Valinin odasında bir sürü misafir vardı.yerel basından bir gazeteci, bir komutan ve bir kaç kişi daha...öğretmenleri Abdo,Reco,Bülo ve bir kaç çocuk ile kapıyı çalıp içeri girdiler...Abdo makama geçti,sevinçle.yine gelenek üzerine çocuk bir yere telefon eder, bir talimat verirdi ve uygunsa yapılırdı.. tam bu sırada dışarıdan çok büyük bir gürültü duyuldu ve herkes dışarı fırladı.işte bu sırada Bülo Abdonun elini kolunu tuttu ve makamdan indirdi.Reco hemen makama kuruldu ve telefona sarıldı.daha önce nereden bulmuşsa bulmuş milli eğitim müdürlüğüne telefon açtı ve başladı hızlı hızlı konuşmaya;" şimdi dediklerimi aynen yapıcan müdürüm..önce bütün ilkokullarda kız öğrenciler etek yerine pantalon giyecek,sonra...." tam o sırada içeri vali ve yanındakiler girince konuşması yarım kaldı...öğretmeni başta olmak üzere herkes çok sinirlendi.sonra anlaşıldı ki dışarıda ki büyük gürültüyüde Reco ve Bülo ayarlamış...o gün herkes ona çok kızdı ama valinin odasında ki "komutan" hiç bir şey söylemedi..ama Reco ya öyle bir bakış attıki...o bakış yıllarca rüyasına girdi..yazın kursda "GÜLEN" adama bu başarısız girişimi anlattı..."GÜLEN" adam tabi ki gurur duydu...ve daha yolun başındasın, bu iş çok ince bir iştir dedi ve yavaş yavaş , içten içe yapacaksın ...anlamıştı Reco...tamam dedi..Üçüncü sınıfta okul numarasına taktı bu sefer;niye Bülo 367,Abdo 864 de benim ki sadece 47 diye...öğretmenim dedi; ben 47 yi az buldum benim numaram en azından 100 olsun...öğretmenden öyle bir cevap aldı ki; bak oğlum Reco, sen yat kalk dua et 47 numara aldığına,ben olsam bu davranışlarından ötürü okula bile almazdım seni.kaldı ki 100 numarayı alman ASLA MÜMKÜN OLMAYACAK...bu sefer Reco ısrar etti; öğretmenim şimdi babam size 10 kilo bulgur ile 1 ton kömür verse olur mu bu iş? öğretmen çok kızdı ve ilk defa bir öğrencisine okkalı bir tokatı yapıştırıverdi...Reco sersemeldi ve bir sürü "yıldız" gördü..Reco tüm bunları yaşarken çocukluğunu pek yaşayamadı...en çok oyuncak gemiler ile oynamayı severdi...söz verdi kendi kendine, bir gün oğlum olursa ona 100 metrelik bir "gemicik" alacağım...oynasın garip...ortaokula başladıklarında "sınıf başkanlığı" olayını taktı kafasına...bu sefer "abi" leri Bülo ya danıştı; ne yapsam kazanırım diye sordu."Dindar" ol yeter dedi..tamam dedi...Reco sınıf başkanlığı için çalışmaya başladı..her tenefüs bir iki arkadaşına şekerleme,dondurma ısmarladı.aklına estikçe herkesin rahatça görebildiği yerlerde namaz kılmaya başladı.ne zaman sorsalar "oruçlu" idi...Reco nun oruçlu olma durumu iki üç ay hiç bitmedi...bir şey yemediği için zayıfladı gariban...Din kültürü derslerinde her soruya atıldı ve öğretmenini terleten sorular sordu...ve sonunda 35 kişilik sınıfta 47 oy alıp "sınıf başkanı"oldu...nasıl oldu biz bile anlamadık dostlar...Liseyi bitirdiklerinde Abdo 18 yaşında iken 2 yaşında bir kıza "aşık olmuş gibi" oldu ve evlenmek istedi.Tabi ki başta ailesi olmak üzere herkes karşı çıktı bu işe "ahlaksızmısın sen" dediler...30 yaşına geldiğinde 14 yaşında olan "aynı" kızla evlendi.o zaman ahlaksızlık olan şey bu sefer mürüvet olmuştu...Abdo gene bir şey anlamamıştı bu işten..Bu üç çocuk hala "kayıp" ve bulanların insaniyet namına Türkiye Cumhuriyetininin gerekli makamlarına "teslim etmeleri" saygı ile arz olunur..... | |
|