***{MeKaN}***
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

***{MeKaN}***

wWw.mEkAnN.mUtLuFoRuM.OrG
 
AnasayfaSERKANGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kurultay Türkiye için önemli

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SERKAN11
{***KRAL***}
{***KRAL***}
SERKAN11


Erkek Mesaj Sayısı : 1081
Yaş : 30
Nerden : KOCAELİ
İş/Hobiler : -MeKaNcI-
Lakap : aDS_Coo
(ENERJİ) :
Kurultay Türkiye için önemli Left_bar_bleue49 / 10049 / 100Kurultay Türkiye için önemli Right_bar_bleue

(REPP) :
Kurultay Türkiye için önemli Left_bar_bleue21 / 10021 / 100Kurultay Türkiye için önemli Right_bar_bleue

(PAYLAŞIM) :
Kurultay Türkiye için önemli Left_bar_bleue45 / 10045 / 100Kurultay Türkiye için önemli Right_bar_bleue

(TAKIMI) : Kurultay Türkiye için önemli Fenerbahce
(ADIM) : !^^SeRkAn^^!
(S.ADIM) : boşver sALLa
(YAŞIM) : 13_14 gircem
(NERELİ) : ***TOkat***
(KANKA\'LIK) :
Kurultay Türkiye için önemli Left_bar_bleue88 / 10088 / 100Kurultay Türkiye için önemli Right_bar_bleue

(SİTE GÜCÜ) :
Kurultay Türkiye için önemli Left_bar_bleue34 / 10034 / 100Kurultay Türkiye için önemli Right_bar_bleue

(AVATAR) : Kurultay Türkiye için önemli Bayrakqb6
Ruh Hali : Kurultay Türkiye için önemli Cesaretli
Hayvanım : Kurultay Türkiye için önemli Esek
(Seviye) : Kurultay Türkiye için önemli Biere9
Rep Puanım : 4682590022212
Ödülü : Kurultay Türkiye için önemli Araba
Kayıt tarihi : 08/09/08

mEkAnN
mEkAnN: -MeKaNcI-

Kurultay Türkiye için önemli Empty
MesajKonu: Kurultay Türkiye için önemli   Kurultay Türkiye için önemli Icon_minitimePerş. Eyl. 18, 2008 3:12 pm

Kurultay Türkiye için önemli

Devrim Sevimay / SORU - CEVAP



Türkiye şu anda tıkanmış vaziyette. AKP de tıkandı, CHP de... AKP artık
freni tutmayan bir kamyon gibi... Cumartesi günü kurultayda oy
kullanacak olan delegeler sadece CHP’ye değil, Türkiye’ye karşı da
sorumlu olacaklar. Hep beraber, AKP’yi sandıkta frenleyecek bir CHP’yi
oluşturmak zorundayız







Bu cumartesi-pazar Ankara’da CHP’nin olağan kurultayı yapılacak.
Bilinen adaylar; elbette Genel Başkan Deniz ******, adaylığını ilk kez
bu sayfalarda açıklayan işadamı Umut Oran ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç.

Haluk Koç’un çalışma ofisine gittiğimizde Ali Topuz, Bayram Meral,
Yakup Kepenek ve Mustafa Gazalcı’yla karşılaştık. Doğrusu hepsinin yüzü
gülüyordu. Ve galiba sebebini de Haluk Koç söyleşimiz sırasında
söyledi; “Benim adaylık barajını aşma sorunum yok” dedi. Tahminimiz,
Koç’un bu cümlesi CHP çevrelerine kurultaya beş gün kala yeniden bir
hesap-kitap yaptıracaktır.

Ancak bize göre bu söyleşinin en dikkat çekici bölümü, Haluk Koç’un
“CHP kurultayının Türkiye için önemi ne?” sorumuza yanıt verirken
söyledikleridir. Doğru ya da yanlış, elbette tartışılır, ama
düşündürücü bir bakış açısı olduğu muhakkak... Peki bu bakış açısı
sonucu değiştirir mi? Onu da beş gün sonra hep birlikte göreceğiz...



CHP’nin Genel Başkanı olmayı aklınızdan ilk ne zaman geçirdiniz?

Birincisi bu hiçbir zaman bireysel talebim olmadı ama bir değişimin
gerektiği duygusunun bende ilk oluştuğu tarih 2004 yerel seçimleridir.
O seçimlerde aldığımız sonuca bakınca “Parti iyi gitmiyor, iyi
yönetilmiyoruz” dedim.



Bunu hiç Genel Başkan’a söylediniz mi?

Parti Meclisi’nin (PM) meşru toplantı zemininde söz alıp söyledim.
Ortak akıl üretmediğimizi, Sayın Genel Başkan’ın herkes adına düşünme
hakkı kullandığını, CHP’nin sosyal demokrasiye uygun bir kadro partisi
olmak yerine lider partisine dönüştüğünü, bütün Türkiye’yi
kucaklayamadığımızı ve bıraktığımız boşluk yüzünden Türkiye’nin dinci
ve ırkçı siyasete tutsak edildiğini anlattım.



160 vekilden 131 oy aldım

Ne tepki aldınız Genel Başkan’dan?

Yüzüme karşı doğrudan bir tepki almadım, ama o tarihten sonra aramızda biraz mesafeli bir çalışma düzeni kendiliğinden oluştu.



Ama Grup Başkanvekili olarak kalmaya devam ettiniz; malum tüzük değişikliğine katıldınız?..

Birincisi grup başkanvekilliğine atamayla değil, milletvekillerinin
gizli oyuyla geliniyor. Ben bu çıkışımı yaptıktan sonra 2005’teki grup
başkanvekilliği seçiminde 160 vekilden 131’inin oyunu aldım. İkincisi,
o 2005 kurultayında gidip Divan’a imza vermedim. Kaldı ki tüzük
değişikliğinin antidemokratik olduğunu, yerel seçim öncesine denk
getirilerek bu tüzük değişikliğinin dayatıldığını, ona “Evet” demek
durumunda kaldığım için de herkesten özür dilediğimi yine PM
toplantısında ifade etmiştim.



Madem böyle, o zaman 2005 kurultayında niçin aday olmadınız?

Aslında 2005 kurultayında salondan ayrılırken bile herkes bana “Niye
siz değilsiniz?” diyordu. O benim, delegelerin üçüncü seçenek olarak
sürekli beni adres göstermesinden bunaldığım bir süreçtir. Ancak bu
teklifleri hep geri çevirdim.



Niye?

Çünkü o dönem CHP’yi, sanki küresel taleplerin uygulanmasında, AKP’ye
alternatif başka bir yapı haline dönüştürme tartışmaları vardı. Eğer
yapacağım bir çıkış böyle bir sonucun alınmasına aracı olursa onun
vebalini taşımak çok zor olurdu benim için.



Yapılan teklifi kabul ettim

O dönem partide olan isimlere ilişkin bir yorum mu bu?

İsim konusunda hiç konuşmak istemiyorum. İsimler değil, süreçleri
değerlendirdiğiniz zaman zaten hangi süreçlerde, neler yaşandığını
çıkartırsınız.



Peki, bu kez aday olma kararını nasıl aldınız?

Ben tüm eleştirilerime karşın CHP’nin bir oy daha fazla alabilmesi için
gücümün son damlasına kadar çalıştım. Fakat 23 Temmuz sabahı olduğunda
içimde bir yakınımı kaybetmişlik duygusu vardı. Çok büyük bir üzüntü
duydum ve artık partimin bir öz değerlendirme yapmasını bekleyerek
kenara çekilme kararı aldım.



Grup Başkanvekili olmadığınız için kenara çekildiğiniz iddia edilirse?..

Şunun bilinmesini gerçekten istiyorum: Aday olmayacağımı kendim
açıkladım. Parlamento performansım, aday olsam tekrar seçileceğimi çok
açık gösteriyordu. Ama istemedim ve hemen gidip odamı topladım. Seçim
sonuçlarını değerlendirmek üzere bir komisyon kurulmuştu. Eylül ayının
ortalarına kadar o komisyondan çıkacak sonucu bekledim. Ancak böyle bir
sonuç hiç açıklanmadı. Ben de bunun üzerine çok sayıda örgüt
temsilcisi, PM üyesi ve eski-yeni vekillerden oluşan bir grubun şahsıma
yaptığı “değişim hareketinin önüne geçmem” teklifini kabul ettim.



Beni Öymen getirdi

18 Ekim’de de adaylığınızı açıkladınız. Ne tepkiler aldınız; mesela hiç
“Siz de ******’ın 5 yıl boyunca sağ koluydunuz” diyenler çıktı mı?

Ben hiç kimsenin sağ kolu değildim. CHP’nin sağ koluydum. Hatta
isterseniz söyleyeyim: Ben 2000 yılında Sayın Altan Öymen’in PM
listesinden seçilerek girdim CHP’ye. Yani geliş noktam odur.



18 Ekim’den sonra ne yaptınız; ilk nereden başladınız işe?

Adaylığımızı büyük bir basın toplantısıyla açıklayıp, sonra hemen
Anadolu’yu dolaşmaya çıktık. Tabii bu çok emek isteyen bir yöntem. Şu
ana kadar 66 ili ziyaret ettim. Kimini köyünde buldum, kimini kahvede,
ama yaklaşık 700 delegenin elini sıktım, onlarla oturup konuştum,
fikirlerimi anlattım.



Bu kadar emeğinizin üzerine sormak zor, ama her kurultay öncesi
konuşulur: Acaba adaylar mevcut yönetime karşı birleşir mi? Yüzde
20’lik baraj engelini aşmak adına adaylardan biri diğerinin adına
çekilir ya da öbürünün listesine girer mi?

Şöyle söyleyeyim: Benim baraj sorunum yok. Yani tüzüğün getirdiği o
yaklaşık 250 imza bulma ön koşulunu şu anda ben aşmış durumdayım. Blok
olarak kazanılan, değişim isteyen illerin imzası ve parçalı illerden
gelecek olan delegasyon yapısı, Genel Merkez’de kalem kâğıtla delege
hesabı yapanları şaşırtacaktır. Elimde listesi de var (Koç’un
gösterdiği listede tek tek iller ve karşılarında kaç delegeden oy
alınabileceği yazıyor). Bu liste en kötümser bakışla dahi imza sayısını
çok rahat bir şekilde karşılıyor. Yani ben bu sürecin “yarışacak aday”
noktasındayım.



Yanıtınızı aldık, ama sizi desteklediğini bildiğimiz Ali Topuz’un “Yüzde 20 barajın indirilmesi” için açtığı dava ne için peki?

O uzun zamandır süren bir dava. Ben ona bağlı kalarak bir
değerlendirmede bulunmak istemiyorum, ancak benim şu manzarada bile bir
sıkıntımın olmadığı çok açık.



CHP tereddütten kurtulmalı

Tamam, diyelim ki aday oldunuz; sizce “yarış”tan sonuç ne çıkar?

Ben eminim ki aday olabilmem için verilecek imza sayısının iki
mislinden fazla da oy alacağız. Çünkü delege imza atarken baskı altına
alınacak. Ama o yüzde 20’lik gereklilik tamamlandıktan sonra konuşmalar
olacak. Ben tutarlı, saygılı, ama neden-niçin’leri de ortaya koyan bir
konuşmayla delegasyonu ve kurultayı takip eden Türkiye kamuoyunu
etkileyebileceğime inanıyorum. Benim o konuşmaman sonra oylamaya
gidildiğinde imza verenlerin sayısının çok üzerinde oy alacağımızı
düşünüyorum.



Ama işte kurultay üzerine yapılan çoğu yorumda da “Bu delege yapısıyla ******’dan başka biri imkânsız” deniyor?

Eğer böyle bir düşünce varsa o zaman ben de kamuoyundan bir vicdani
değişim talebini CHP kurultay delegeleri üzerine geliştirmelerini,
Ankara’ya gelecek delegelerin bu vicdani sorumluluğu yüklenip
gelmelerine yardımcı olmalarını istiyorum. Parti vicdanını, toplumsal
vicdanı bir noktada ayağa kalkmaya çağırıyorum. O vicdanı kimlerin
oluşturacağı belli.

Her gün bir araya gelip de sohbet CHP’den açıldığında yüksek perdeden
düşüncelerini ifade edenlerin o düşüncelerini illerinden gelecek
delegeler üzerine de yansıtmalarını istiyorum. Çünkü bu kez kurultay
gerçekten çok önemli. Sadece CHP için değil, Türkiye için önemli.



Türkiye için önemi ne?

Türkiye şu anda tıkanmış vaziyette. AKP de tıkandı, CHP de... AKP artık
freni tutmayan bir kamyon gibi... Bu partinin mutlaka önümüzdeki yerel
seçimlerde frenlenmesi gerekiyor. Ve bunun da CHP çatısı altında
yapılması gereği var. Yeni siyaset icat etmek, yeni siyaset mimarisi
oluşturmak kısa dönemde mümkün değil. Geçerli de değil.

Yakın siyasi tarihimizde bu arayışların sonuç vermediğini görüyoruz.
Onun için CHP’nin demokratik bir süreç içerisinde ve sandıkta AKP’yi
frenleyecek bir seçenek haline gelmesi gerekiyor. CHP’nin tereddüt
etmeden, “ama”, “rağmen” ekleri ortaya konmadan oy verilebilen bir
parti haline gelmesi şart.

Yani bu cumartesi günü oy kullanacak olan delegeler sadece CHP’ye
değil, Türkiye’ye karşı da sorumlu olacaklar. Hep beraber demokrasiyi
seçeneksiz bırakmamak zorundayız, AKP’yi sandıkta frenleyecek bir
CHP’yi oluşturmak zorundayız.ü



CHP’yi yeniden ‘sol parti’ yapmamız şart

Sizce CHP’de ilk değişmesi gereken ne?

CHP’deki liderlik anlayışı halkta karşılığını bulmuyor. Bu artık sosyal
bilimcilerin, iletişim bilimcilerinin incelemesi gereken bir konu.
Doğru tespitlerde bulunsanız bile toplum bunu algılamıyor, almıyor.
Size direniyor; çok net bu.



Tespitiniz ne, sizce niye olmuyor?

Belki hiç ortak akıl aramamanız... Sürekli olarak kendi düşündüğünüzün
doğru olduğunu ve bunun herkes tarafından kabul edilmesi gerektiğini
beklemeniz... Veya çok haklı tespitlerde dahi bulunurken çok sert
ifadeler kullanmanız... “Şunu eleştiriyorum, ama çözüm olarak da şunu,
şunu getiriyorum” tarzında bir alternatif sunmamanız... Belki de
sürekli genel merkez binasına hapsolmanız...

Çünkü “Salı günü Meclis’te konuşayım, sonra da bir iki gazeteciye
röportaj vereyim, sizler de beni televizyondan izleyin” demekle
olmuyor. Biz Danimarka değiliz. Çıkın o Genel Merkez’den, bir el tutun,
el tutarken insanların gözüne bir bakın, karşılıklı bir şeyler
hissedin... Bunlar çok önemli. Bunların hepsi bir etken...



Peki Genel Başkan değişince CHP değişmiş olacak mı? CHP’de tek sorun Genel Başkan mı?

Elbette hayır ama hemen belirteyim: Bizim “değişim”den kastettiğimiz
“başkalaşma”, “özünden uzaklaşma” değil. Bizim söylediğimiz değişimin
üç ayağı var:

Birincisi, CHP’nin liderlik uygulaması değişecek. Az önce anlattım...

İkincisi, örgütlenme modeli değişecek. Bunun için de mutlaka hemen olağanüstü bir tüzük kurultayı toplanacak.

Üçüncüsü, CHP’nin programı değişecek. CHP, Türkiye’de bütün
eşitsizliklere karşı çekinmeden sol ve sosyal demokrat çözüm
önerilerini ortaya koyan, bir başkaldırı partisi, bir direniş partisi
haline gelecek. Programıyla demokrat, özgürlükçü, sivil, sol, halkçı ve
devrimci bir yapıyı mutlaka oluşturacak.



İyi, ama sizce gerçekten halkın böyle bir “sol” talebi var mı?

Eğer toplumun önüne birlikte üretilmiş, gerçek sol ve sosyal demokrat
çözüm önerilerini çıkartırsanız halk mutlaka buna teveccüh gösterir.



Sosyal Güvenlik Yasası’nı protesto eden meydanların sizce ne kadarı CHP seçmenidir?

Asla çoğunluğu değil. Oysa onların CHP’nin doğal seçmeni olması
lazım... Zaten esas sorulması gereken soru da bu: CHP son seçimlerde 7
milyon 300 bin oy aldı. Peki niçin 7 milyon 300 bin oy da alamadı?
Neden alamadı diye sorduğunuz zaman da o meydana gelenlerin vermeyen
kısmının nedenleri ortaya çıkacaktır.



“CHP = Bürokrasi = Devletçilik” eleştirisi çok sık yapılıyor; katılır mısınız?

Burada konuşulması gereken iki nokta var. Birincisi, devlet dediğimiz
aygıt demokrasi içerisinde bir kurallar rejimidir. Anayasa da bu
kuralları toplumla devlet arasında bir çerçeveye oturtan kontrattır.
Şimdi ben o anayasaya aykırı hareket ettiğim, siz de anayasanın ilgili
maddelerini savunma noktasında kaldığınız zaman siz aslında sadece
devleti savunmuş olmuyorsunuz. Toplumu da savunuyorsunuz. Bir kere
bunun adını doğru koyalım.



İkinci nokta ne?

İkincisi de evet, Anayasa’yı halk adına savunabilirsiniz, ama halkla ne
kadar yakınsınız? Halkın bulunduğu tüm katmanları sürece katmanız,
halkla beraber siyaset üretmek zorundasınız. Yani tıpkı 1980
öncesindeki gibi...



28 Nisan’da Anayasa hatırlatılmalıydı

Geçen yıl Zaman gazetesinde çıkmıştı; 367 meselesi aslında içinize sinmemiş?..

Hayır, benim orada söylediğim, 367’yi ilk defa bizim PM’de Sayın Şahin
Mengü dile getirmiş, Sayın ****** da çok tutarlı bulmamıştı. Ama daha
sonra Sayın Sabih Kanadoğlu ortaya attığında CHP 367’yi savunmaya
başladı. Ben sadece bunu dile getirmiştim.



Zaten Anayasa Mahkemesi’ne 367 başvurusunu da gidip siz yapmıştınız, değil mi?

Geçen 5 yıl içinde biz Anayasa Mahkemesi’ne 70’e yakın defa gittik. Çoğunda da ben gittim.



O gidişlerden hiç aklınıza yatmayan var mı?

Hayır, yok. Çünkü biliyorsunuz, Yasama organının Yürütmenin emrinde
çalıştığı böyle bir sistemde tek yapabileceğiniz şey, yanlış bulduğunuz
bir maddeyi yargıya götürerek iptalini istemektir.



E-bildirinin yayımlandığı 28 Nisan sabahı ne düşünmüştünüz; “Daha bugün başvurduk Anayasa Mahkemesi’ne” dediniz mi?

Tabii ki dedim ve bunu da hemen Sayın Ali Topuz ile paylaştım. Keşke
CHP hemen Divanı toplasa, Genel Başkan da “Ben ana muhalefet partisi
olarak görevimi yerine getirdim. Bu benim işim. Herkes bu süreçte kendi
sınırları içerisinde, Anayasa’nın verdiği iç hizmet görevlerini yapsın”
şeklinde bir açıklama yapsa dedim. Ama tabii olmadı.



İşçinin oğluydu, profesör oldu

Haluk Koç, 3 Ekim 1954’te İstanbul’da doğdu. Samsunlu. Babası bir ecza
deposundan işçi emeklisi. Annesi, ilkokul mezunu bir ev kadını. Tek
çocuklarının okumasını çok istiyorlardı ve Haluk Koç da iyi bir
dereceyle Galatarasaray Lisesi’ni kazandı. İlk yıldan sonra parasız
yatılı devam etti. Son sınıfa geldiğinde artık CHP’yle tanışmıştı.
Ecevit’in çıkardığı “Özgür İnsan” dergisini dağıtıyor, hiçbir İstanbul
mitingini kaçırmıyordu. 1973’te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne
girdi. 1999’da CHP’ye geçtiğinde geride bıraktığı unvanı “Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı



Başkanı Prof. Dr. Haluk Koç”tu.

200’ün üzerinde bilimsel makalesi bulunan Koç, CHP’nin baraj altında
kalmasına duyduğu tepkiyle siyasete girmeye karar vermişti. 2000-2002
yıllarında CHP PM ve MYK üyesi oldu. 3 Kasım’da Samsun Milletvekili
seçildi. CHP Grup Başkanvekili görevine getirildi. 22 Temmuz’da tekrar
Samsun Milletvekili seçildi. Sınıf arkadaşıyla evlenen Koç’un eşi çocuk
hastalıkları uzmanı. İki oğul babası olan Haluk Koç, Fransızca ve
İngilizce biliyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://mekann.benimforum.org
 
Kurultay Türkiye için önemli
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
***{MeKaN}*** :: Gündem :: Türkiye Gündemi-
Buraya geçin: