Savaşın en tehlikeli ve en zararlı olanı fitnedir. Fitne bir ormanı yok eden kibrit gibidir. Göze basit görünür, ama sebep olduğu zarar binlerce baltanın günlerce iş görmesi sonucu ortaya çıkabilecek zarardan fazladır. Bu yüzden Kur'an-ı Kerim'de fitnenin tehlikesine birçok yerde ve özellikle dikkat çekilir. Biz fitnenin genel boyutu hakkında daha önce muhtelif yazılar yazdığımızdan burada aynı şeyleri tekrar etmeyeceğiz. Daha çok son dönemde Müslümanları yıpratma amacına yönelik bazı fitne girişimlerine dikkat çekmek istiyoruz. (Emperyalizmin İslâm âlemine yönelik fitne politikalarıyla ilgili olarak daha önce yayınlanmış "Fitne Politikaları ve İslâm Dünyası" başlıklı yazımızı Web sitemizde yani
www.vahdet.com.tr'de bulabilirsiniz.)
Irak'ta direniş karşısında sürekli zorlanan, büyük kayıplar veren ve bu yüzden planları suya düşen ABD bir Şii-Sünni fitnesi çıkarabilmek için uzun süreden buyana çaba harcıyor. Şimdiye kadarki çabalarından umduğu neticeyi alamadı. Bir ara Medâin şehrinde Sünnilerin Şiîleri rehin aldıkları ve onlardan şehri terk etmelerini istedikleri, aksi takdirde ellerindeki rehineleri öldürecekleri tehdidinde bulundukları iddiasını yaydı. Ancak bu iddianın doğru olmadığı, olayın işgal güçleriyle kukla yönetimin ortak oyunu olduğu kısa sürede anlaşıldı. Geçtiğimiz günlerde de bazı şehirlerde Sünnilerin camilerine baskınlar düzenlendi; bazı Müslümanlar camilerden alınıp götürüldü. Sonra kimilerinin işkence edilerek öldürülmüş cesetleri bulundu. Bu baskınlar yüzünden Sünniler bir ara camileri üç gün süreyle kapattılar. Bu baskınları aslında yine işgalcilerin fitne planları için kukla rejimin istihbarat ve güvenlik elemanları gerçekleştirdiler. Ancak Şiî cemaatin önemli örgütlerinden Irak İslâm Devrimi Yüksek Konseyi'nin askeri kanadı olan Bedir Tugayları'na mensup gençlerin de bu işe karıştıklarına dair haberler yayıldı. Irak İslâm Devrimi Yüksek Konseyi adına dün (28 Mayıs 2005 Cumartesi) açıklama yapan Ali Kâzım el-Addad bu baskınların münferit olduğunu ve Bedir Tugayları'nın olayla irtibatının olmadığını söyledi. Biz münferit değil örgütlü ve planlı olduğu kanaatindeyiz. Ancak bizim kanaatimize göre bu planın arkasında işgalci saldırganlar ve onların hesabına fitne ateşine odun taşıyan kukla yönetimin adamları var. Bedir Tugayları'nın olaylarla herhangi bir irtibatının olmaması bu konuda en büyük arzumuzdur. Bu açıdan Ali Kâzım el-Addad'ın söz konusu açıklamayı yapması faydalı olmuştur. Şüphesiz Irak'ta bir Şiî - Sünni fitnesinin ortaya çıkması bu ülkenin Müslümanlarına belki işgalin verdiği zarardan daha büyük zarar verecektir. Bunu işgalci yönetim de çok iyi biliyor ve böyle bir fitnenin ateşlenmesi halinde kendi birliklerinin aradan sıyrılıp rahatlayacaklarına, öte yandan çatışma halindeki tarafların kendi desteğine ihtiyaç duyarak kendiyle işbirliğini geliştirmek zorunda kalacaklarına, kendisinin de bu ihtiyacı isteklerini kabul ettirmek için değerlendirerek planlarını hayata geçirme imkânı bulabileceğine inanıyor.
Fitnenin zeminini hazırlayacak tehlikeli bir olay da 27 Mayıs 2005 Cuma günü Pakistan'ın İslâmâbâd şehrinde bir tasavvuf şeyhinin türbesinde gerçekleştirilen bombalama idi. Bu bombalama yüzünden, türbe ziyaretine gelen ve orada bazı törenler düzenleyen sufilerden 19 kişinin öldüğü 65 kişinin de yaralandığı açıklandı. Pakistan hem Şiîlerle Sünniler, hem de Sufi cemaatlerle onlara karşı çıkanlar arasında fitneye müsait bir toplumsal altyapıya sahiptir. Şiî - Sünni fitnesi için değişik zamanlarda önemli can kayıplarına yol açan provokasyon eylemleri düzenlenmişti. Ancak sufilere yönelik tavırlar daha çok yayınlar, konuşmalar ve açıklamalarla konuyordu. Böyle bir bombalama eylemi düzenlendiğine dair şimdiye kadar bir şey duymamıştık. Bu bombalamanın arkasında söz konusu tartışmaların şiddete dönüşmesini isteyen gizli eller olabilir.
Fitne amaçlı olduğu anlaşılan önemli iki eylem de dün (28 Mayıs Cumartesi) Endonezya'da gerçekleştirildi. Daha önce üç yıl boyunca Müslüman - Hıristiyan çatışmasına sahne olan Sulawesi adasında 19 kişinin ölümüne 20 kişinin yaralanmasına yol açan iki patlama oldu. Bu patlamaların yol açtığı endişe ise Müslüman - Hıristiyan kavgasının yeniden alevlenmesi.
Emperyalizmin son dönemde İslâm coğrafyasını ve Müslümanları hedef alan fitne çabalarının hepsi bu kadar değil. Bu sebeple belki önümüzdeki hafta da -öne almamız gereken bir başka konu çıkmazsa- fitne çabaları ve Müslümanların takınmaları gereken tavır